- Heredot, Nil olmasa Mısır olmazdı, demişti. Nil, Mısır’ı vadi ve delta olarak ikiye ayırır: Akdeniz Mısır’ı ve Afrika Mısır’ı. Nil sularının dağıtımının bir merkezden yapılmasını gerektiren zorunluluk, birleşmiş bir krallığı gerektirdi.
- Nil, Mısır’da herşeyin babası. Nil, dünyanın en uzun ırmağı. Nehir Rwanda’da doğar, Victoria Gölü’ne dökülür. Bu gölden Victoria Nili olarak çıkar. Kyoga ve Albert Göllerinden geçer, adı Albert Nili olur. Sudan’da adı Beyaz Nil’dir. Hartum’da Etiyopya’daki Tana Gölü’nden doğup gelen Mavi Nil ile birleşir. Nil’in ünlü verimli balçığı Etiyopya platosundan Mavi Nil ile taşınır. Hartum’da birleşen Beyaz ve Mavi Nil’in adı buradan sonra Nil veya Büyük Nil’dir. Akdeniz’den güneye doğru numaralanan 6 çağlayanı vardır. Nil, Mısır’da 1500 km kateder. Kahire’ye varmadan 15 km önce delta yapar. Akdeniz’e dökülen kollarının ikisinde akarsu trafiği vardır: İskenderiye’de Rosetta’da ve Süveyş yakınındaki Damiette’de. Haziran – Eylül döneminde suları yükselir. Nil, taşıdığı verimli çamuru sahile bırakır. Sahil boyunca 26.000 kilometrekare verimli tarım arazisi yaratır. Deltası, dünyadaki deltaların en büyüklerindendir ve bu, 44.000 kilometrekarelik tarıma elverişli alan demektir. Nasır döneminde uzun vadeli kredi ile, pamuk ile ödenmek üzere Sovyetler’e yaptırılan Assuan Barajı sayesinde Nil, artık ne taşıyor ne de kuruyor.
- Taşıma için çoğunlukla
eşekleri kullanırlarmış. Atlar sadece çok zengin kişiler tarafından
kullanılırmış. Mısır tarihinin çok geç dönemlerine kadar deve kullanılmamış.
- Büyü ile çok ilgililermiş. Balmumundan
yapılan figürler bir kişiye efsun yollamak üzere kullanılır, efsunlar, sıradan
halk tarafından olduğu gibi, hekimler ve rahipler tarafından da kullanılırmış.
Çocuklara koruyucu tılsımlar takılırmış.
- Lotus kutsal çiçekleri. II. Ramses’in
mezarında çok sayıda lotus bulundu. Son yıllarda yapılan araştırmalar
neticesinde lotusun içindeki bir maddenin kanın akışını hızlandırıcı etki
yaptığı keşfedildi.
Berlin Mısır
Eserleri Müzesi’nde lotusun betimlendiği bir eser.
|
- Eski Mısır’da yılan kutsal, bu yüzden kobralar,
kraliyetin ve firavunun tanrısallığını simgesi. Yılan aynı zamanda karanlığın
simgesiydi ve güneş tanrısı Ra’nın düşmanlarının yurduydu.
Alınlıkta iki kobra
arasında güneş diski yani Aton.
|
- Firavun’un tahta geçtikten sonra babasının dul bıraktığı
eşlerinden biri ve öz kardeşlerinden biri ile evlenmesi teşvik edilirdi. Çünkü
yeni hükümdar bu sayede babasına halef olabileceğini ispat etmiş oluyordu.
Ayrıca, bir zamanlar mâderşahiliğin hüküm sürdüğü dönemlerde kraliçenin kocası
kral sayılırdı. Kralın erkek evlatları tahta varis oluyor fakat kralın oğlu,
durumunu kuvvetlendirmek için kralın kızıyla da evlenmek ihtiyacını duyuyordu.
Firavunun kızkardeşi ile evlenmesi tüm dönem boyunca sürer. Ayrıca ardılın en
saf kana sahip olması için firavun kendi kızıyla bile evlenirdi. Firavunun
kendisine danışmanlık yapmak üzere özel seçilmişadamlardan oluşan bir konseyi
vardı. Sadece firavunlar birden çok eş alabilirlerdi. Eceler ve prensesler en
yüksek haklardan yararlanırlardı ve ana kraliçeler büyük nüfuz sahibi idiler.
- Kraliçe Sobekneferu (12. Sülale), Kraliçe
Haçepsut ( 18. Sülale ), Kraliçe
Tavosret (19. Sülale) Mısır’da tam bir firavun olarak hükümdarlık yapmış üç
kadındır.
- Hiyeroglifi icad etmişler. Daha önce yazı kullanan
Sümerler’in çivi yazısı ile hiyeroglif hiç benzeşmiyor. Hiyeroglif sağdan sola,
soldan sağa, aşağıdan yukarıya, yukardan aşağıya yazılabiliyor. Hangi yöne
doğru okunacağını ise figürlerin yüzünün baktığı yön belirliyordu. Hiyeroglif
1822’ de Champollion tarafından okundu. Okunması, MÖ 196’da oyulan Rosetta
taşı sayesinde oldu. Bu bazalt stelin üzerindeki yazılar Hiyeroglif,
Demotik ve Yunan yazısı ile yazılmıştı. Hiyeroglif zaman içinde
yalınlaştırılmış, eski Hiyeroglif, Hieratik ve Demotik adları verilen üç
alfabeye evrilmiştir. MÖ 3000- MÖ 200 arasında kullanılan Hieratik yazı
önce yukarıdan aşağı, sonra sağdan sola yatay olarak yazılırdı. Jean- François
Champollion Hiyeroglifi çözdü ama doğru okuduğu ölümünden 64 yıl sonra anlaşıldı.
![]() |
Fotoğraf Ancient
Egyptian ABC, Farida II’den alınmıştır.
|
- Çinlilerin kağıdı icadından yüzyıllar önce Eski Mısır’da papirüs
üzerine yazı yazıyorlardı. Nil Deltasında yetiştirilen bir su bitkisi olan
papirüsün gövde veya sap bölümü ince şeritler halinde ayrılıyor, bu lifler önce
uzunlamasına, sonra onların üstüne enlemesine yanyana diziliyor,
ıslatılarak birarada presleniyor ve kururken papirüsün tutkala benzeyen
özsuyu lifleri birbirine yapıştırıyor, çekiçle dövülen ve güneşte kurutulan,
yazı yazmaya uygun, düzgün yüzeyli ince levhalara dönüştürülüyordu. Eski
Mısırlılar, papirüs bitkisinin saplarını kağıt yapımından başka, yelken, bez,
hasır, ip yapmak için de kullanmışlar. Papirüs kağıdı Eski Yunan’a, oradan da
Roma İmparatorluğuna geçti. Kitaplarda ve belgelerde papirüsün kullanılması 12.
yüzyıla değin yer yer sürdü. Bugün Mısır’da hediyelik eşya olarak satılanlar
mısır koçanı kabuğundan, muz yaprağından yapılmış sahte papirüsler. Papirüs,
sandalet yapımında da kullanılırdı. Sadece zenginler deri sandalet
yaptırabilirdi. Papirüsün üzerine yazmak için sazdan yapılma ve lifleri
ayrılsın diye ucu çiğnenmiş bir fırça kullanırlardı. Fırça önce suya batırılır,
sonra bir mürekkep tableti üzerinde silinirdi. Yazı genellikle siyah olur,
bazen öne çıkarılmak istenen sözcükler kırmızı ile yazılırdı.
- Sayılarda onlu sistem kullanırlardı, sıfır sayısı için
bir sembolleri yoktu.
- Evler düzleştirilmiş ve güneşi yansıtması için badana
edilmiş ıslak tuğladan yapılır, pencereler küçük olur, mobilya olarak üzerinde
yemek yiyip uyumak için sıralar bulunurdu. Hava sıcak olduğunda insanlar düz
damların üzerinde de uyurdu. Zengin Mısırlıların gölgelik bahçeleri olur,
buralarda sebze, çiçek ve üzüm bağları yetiştirirler, içleri balık ve
nilüferlerle dolu göletleri olurdu. En büyük bahçeler tapınakların
bahçeleriydi. Buralarda tanrılara sunmak için çiçek ve bitki yetiştirilirdi.
- Nil Nehri’nin taşma zamanına göre ayarladıkları takvim
ile yıl birimini bulup, yılı 12 aya ilk bölen Mısırlılardır.
Mısır takviminde 30’ ar günlük 12 ay vardı, her yılın sonuna 5 gün ekleniyordu.
365 günlük takvim MÖ 4241 yılının buluşudur. Takvimleri, ülkenin doğal
şartlarına göre dörder aylık 3 mevsime ayrılmıştı: Sel, ekinlerin çıkışı,
hasat. Bu takvim, MÖ 46 yılında Roma’da kullanılmaya başlayan Julian takvimine
temel teşkil etti.
- MÖ 500’ den önce matematik, tıp ve mühendislik bilgileri
bir hayli ileriydi. Tıp alanında anatomi bilgisi ileri olduğu için teşhis ve
tedavi, sakatlıkların giderilmesi, cerrahi müdahalelerde başarılıydılar. İlk
bilimsel denebilecek tıp kitabı da onlara aitti.
- MÖ 1500‘de tunç yapmayı (bakır+ kalay) ve bugün bizim
bildiğimiz metallerin çoğunu biliyorlardı. Altın işçiliği çok ileriydi. Altın
ve gümüşü karıştırarak elektrum denen bir alaşımı da kullanıyorlardı.
- Eski Mısır’da en gözde yiyecek ekmek,en gözde içecek bira
imiş, sudan çok bira içilirmiş. Yemek için ördek, kaz ve güvercin
yetiştirirler, onları yağ topaklarıyla besleyerek semirtirlermiş. Ayrıca
Nil’de, göllerde ve bataklıklarda tutulan balıklardan da çok miktarda tüketirlermiş.
Sadece çok zengin olanlar sığır eti yiyebilirmiş, çünkü çok pahalı imiş.
- Eski Mısır’da polis, firavunu gözetmek için vardı, halka
hiçbir yardımları olmazdı.
Birçok suçun cezası,
madenlerde çalışmaya gönderilmek, büyük taş bloklarını taşımaktı. Bir
firavunun mezarından hırsızlık yapmanın cezası ölümdü.
- Ank, eski Mısır’da yaşamı, yaşamın anahtarını
temsil eder. Ank’a fallik bir anlam yüklendiği de düşünülüyor. (Bu konu
daha önce blogumuzda, İnanç Dosyası’nda, Phallicism başlığı altında
incelenmiştir.) Hıristiyanlık öncesi haç biçimlerinden biri olan Crux Ansata,
Koptik Hıristiyan mabetlerinde çok görülüyor.
İki ayrı kabartmada kullanılmış ank simgesi.
|
- Scarab, kutsal bokböceği, yaşamı ve çoğalmayı
simgeleyen tanrı Kephri ile özdeş tutulurdu. Bokböceği yumurtalarını bir gübre
topağı içine bırakır, sonra da bu topağı yuvarlar. Bokböceği yavruları
yumurtadan çıktıklarında, sanki bir mucize eseriyle gübreden çıkıyorlarmış gibi
görünürler. Bu nedenle Eski Mısırlılar bokböceğinin yeniden doğuş anlamına
geldiğini düşünürlerdi.
Uluburun’da bulunan
altın, scarab formundaki mührün üzerinde Nefertiti’nin adı var.
Evimdeki yeşim
taşından yapılmış scarabın altı ve üstü
|
|
- Santranç ve damaya benzer zeneth oynarlardı.
Piramitlerde, satrancın günümüzden 4000 yıl önce Mısır’da oynandığını gösteren
kabartmalar vardır.
- Çiçeklerden esans elde ederlermiş. Her tapınağın, her
tanrının kendine özgü parfümü varmış.Bu parfümleri din adamları hazırlar,
förmülünü yalnız onlar bilirmiş.
- Göbek dansı ve darbuka, önce Hindistan’da, sonra Nil
vadisinde görüldü.
- Allık, rastık, dudak boyası, sürme, saç boyası, tırnak
boyası, kına, takma saç, çeşitli kokular kullanırlardı. Peruk yapımında
keçi kılından yararlanırlarmış. Kadınlar peruklarının üzerine koydukları
tepeliklerin içine kokulu krem veya yağ koyarlar, bu, sıcakta eriyip saçlarına
akarmış. Zengin erkekler ve kadınlar peruk takarmış. Mısırlı erkekler ve
kadınlar gözlerine siyah veya yeşil renklerde makyaj yapar, ayrıca kadınlar
yanaklarını, dudaklarını ve tırnaklarını kırmızı demiroksitle boyarlarmış.
Temizleyici kremler ve deodorant kullanır, ciltlerini güneşten korumak için
bedenlerini parfümlü yağlarla ovarlarmış. Gözler için siyah sürme çok
revaçtaymış.
Berlin Mısır Eserleri Müzesi
|
- Çocuklar bezden yapılma, gerçek saçları olan bebeklerle
oynarlarmış.
- Eski Mısırlılar ilk doğum kontrol çalışmalarını
gerçekleştirmişler. Bu iş için akasya ağacının dikenlerinden yararlanmışlar.
Günümüz farmakologları, akasya dikenlerinde lateks türü bir maddenin
bulunduğunu, sulandırıldığında da laktik asit meydana geldiğini ve bu asidin
modern kontraseptif ilaçların özünü oluşturduğunu söylüyorlar.
- Bir takım hastalıkların tedavisinde timsah, pelikan ve
kertenkele gübreleri kullanılırmış. Bazı rahatsızlıklar için insan dışkısından
da yararlanırlarmış. Cilt için, aloe vera, salatalık ve şarap içeren bir ilaç
kullanırlar, domuz dişi ve kaplumbağanın safra kesesi de ilaç yapımında
kullanılır, ama ilaçların ancak doğru sihirli sözlerle birlikte kullanıldığında
bir işe yarayacağına inanırlarmış. Eski Mısır metinlerinde saç bitlerinden
kurtulmak için kullanılan zeytinyağlı losyon tariflerine rastlanmış.
- Ergenliğe adım atıncaya kadar, Mısırlı çocukların saçları
kazınır, sadece kulaklarının arkasında bir tek örgü bırakılırdı. Bu örgüye,
gençlik kenar buklesi veya Horus buklesi denirdi; çünkü tanrı Horus genellikle
bir çocuk olarak tasvir edilirdi.
- Antik Mısır’da kadınlar kocaları ölünce saçlarını
keserlerdi. Kadın-erkek eşitliği olmamasına rağmen kadınların miras hakkı
vardı. Eski Mısır’da bir kadının, koşullar ne olursa olsun, boşandığı eski
kocasından biraz destek görmeye hakkı vardı. Kimi zaman, evlilik
gerçekleşirken, bu desteğin neleri kapsayacağı bir sözleşme ile yazıya dökülür
ve en fazla, evlilikteki mal varlığının üçte biri kadar olabilirdi.
- Eski Mısır’da bir erkek çocuk için en iyi iş, devlet
yazıcısı olmaktı. Mısırlı ana-babalar oğullarının böyle bir iş sahibi olmasını
her şeyden çok isterdi, çünkü bu durum onlara daha fazla güç ve zenginlik
sağlardı. Sadece bazı zengin ailelerin oğulları okula giderdi.
Öğrendikleri ilk şey, devlet belgelerinin nasıl yazılacağı olurdu.
- Eski Mısırlı erkek ve kadınlar iç çamaşır olarak peştemal
giyerlerdi. Firavun Tutankhamon’un mezarından, kendisiyle birlikte gömülmüş 145
peştemal çıkmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder