Menü

TR / EN

3 Mayıs 2013 Cuma

Hurrem İmgesi



Ukrayna’da Roxolana’ya duyulan aşırı saygı, 1999’da, mimari tasarımı O. Skop’a ait olan, heykeltraş Roman Romanoviç’in eseri bronz heykel ile somutlaştırılmış. Doğum yeri Rohatin’e, hemşerileri tarafından dikilen bu anıta ‘’Roxolana Eve Geri Dönüyor’’ adı verilmiş. Dalga şeklindeki kaide tasarımı ile, Roxolana’nın Karadeniz üzerinden geri dönüşü temsil edilmek istenmiş.
 
Bu yazı ile amacımız Muhteşem Yüzyıl dizisinden bahsetmek değil. Amacımız Koç Üniversitesi Yayınları’dan çıkan, özenli baskısı ve akıcı dili ile bir üniversite yayınına yaraşan,  Avrupa Edebiyatı, Tarihi ve Kültüründe Hurrem Sultan adlı 13 makalenin yer aldığı kitaptaki bilgileri Hurrem açısından olduğu kadar, hatta daha da önemsediğimiz;
- Görüşlerin ve imgelerin çağın gereklerine göre nasıl değiştiğini, 
- Oryantalizmin geçirdiği aşamaları, 
- Milliyetçilik akımlarında nasıl fiktif ikonlar yaratılabildiğini Hurrem üzerinden sizlerle paylaşmak. 

Ayrıca bizde de güncel bir konu haline gelmiş olan Hurrem’e farklı bir yönden bakabilmek. Ukrayna gezisinde Hurrem’in ne kadar popüler olduğuna tanıklık etmiş, hatta bunca ilgiden biraz şaşırmıştık.

Yazımızı hazırlarken yararlandığımız makaleler: Avrupa’da Roxolana, yazarı aynı zamanda kitabı derleyen Galina Yermolenko; Bir Türk İmparatoriçesi Nasıl Ukrayna Kahramanı Oldu?, Oleksander Halenko; Bir Metinlerarası Haz Bahçesi Olarak Roxolana’nın Anıları, Marina Romanetz.

Altı metre yüksekliğindeki sütun üzerinde, yerel giysiler içinde gösterilen Roxolana figürü ise dört metredir.


Roxolana hakkındaki dedikodular Avrupa’ya Sultan Süleyman ile evliliğinden sonra ulaştı, zihinlerde çeşitli portreler oluştu. On altıncı yüzyılın ortasına gelindiğinde Venedikliler saray duvarlarını onun hayali portreleri ile süslemeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Yapılan tabloları Floransa, Viyana, Londra ve Paris müzelerinde yer almaktadır. Şehzade Mustafa’nın infazı ile kötü nam sahibi olmuş, büyücülüğü ve Osmanlı geleneğine aykırı olarak Sultan’ı nasıl kandırıp evlendiği anlatılır olmuştur. Şehzade Mustafa’nın hikayesi zamanın en büyük sansasyonlardan biri olmuştu. İnfazın anlatımı on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda Avrupa tiyatrosunun popüler konusu haline gelmiş, operası yapılmış, böylelikle Roxolana Avrupa’da tüm evlere girmişti. Kardeş katli uygulaması ve çokeşlilik ile ‘’zalim Türk’’ ve ‘’şehvet düşkünü Türk’’ imgesi Avrupa’da yerleşti. On altıncı yüzyılın güçlü kadınları Catherine de Medicis, Mary Tudor ve Elisabeth Tudor’un düzenin bekasını sağlama ve yönetme yetenekleri sorgulanırken, Roxolana’nın Osmanlı devlet işlerine yıkıcı etkisi kadınların ataerkil sistem açısından oluşturduğu tehdidi simgeliyordu ve kadınların iktidarı ve egemenliği meselesinin iyice irdelenmesine neden olmuştu.  Avrupalılar Mustafa’nın hikayesinde güçlü bir kadına karşı uyarı görmüştü. Güzel görünüşü, zehirli tabiatı, Süleyman’ın düşüncesinin efendisi olmak, Osmanlı devletinin gerileyişine yol açmak, acımasız bir entrikacı ve büyük bir baş belası olmak, aşırı kıskanç, ihtiraslı, kara büyüden, ruh çağırmadan, aşk iksirinden yararlanan, acımasız, itaatsiz, Mustafa’nın yanında yer alan kendi kızını da öldüren bir karakter olarak iblisleştirilmişti.

On yedinci yüzyılda insanın hataları ve zaafları, çektiği ıstıraplar Neoklasik estetiğin gereği tiyatro eserlerinde yerini alınca, anne olarak kardeş katlinden duyduğu haklı korku, Mustafa komplosundan sonra duyduğu pişmanlık işlenmeye başlamış, çelik gibi bir iradeye sahip, akıllı, hesapçı, şehevi aşkın aşırı tutkularını cisimleştiren, ikiyüzlü ama habis olmayan bir karaktere dönüşmüştür. Bazı eserlerde, merhamet sahibi bir kraliçe iken kötü Rüstem tarafından komplonun içine çekilen bir kişi olmuş, Mustafa’nın ölümünden zalim Osmanlı yasaları ve kader suçlu bulunmuştur. Süleyman’a duyduğu aşk yüceltilmiş, sadık ve ıstırap çeken bir kadın olarak gösterilmiş, ‘’Türk Tacının Pırlantası’’ diye tanımlanmıştır.



On beşinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıla kadar, Osmanlı pazarının köle talebine yanıt olarak, Kırım Hanlığı komşu bölgeleri  başlıca köle kaynağı haline getirmiş, düzenlenen akınlarla  her yıl binlerce köle devşirilmişti. Lehistan – Litvanya Devleti’nin yoğun nüfusa sahip güney vilayetleri (Ukrayna), Kırım Tatarlarının köle akınlarının en yakın ve en uygun hedeflerinden biri olmuştu. Bu yüzden yapılan heykelde Tatarların temsili kaçınılmaz olmuştu.


On yedinci yüzyıl sonunda İkinci Viyana Kuşatmasının başarısızlığı ve Karlofça Antlaşması’nın imzalanması ile Osmanlı’nın artık tehdit değil, gerileyen bir rejim olarak görülmeye başlanması ile Roxolana imgesi tekrar değişir. Doğu’ya artan seyahatlerin de etkisiyle hareme olan ilgi, Türk mezalimi ve askeri kahramanlıklarının önüne geçer. ‘’Zalim Türk’’ imgesi yerini, ‘’şehvetli Türk’’ imgesine bırakır. Roxolana, haremde baştan çıkarıcı, Şark despotunu kendi aşk kölesi haline getirebilen, zeki, üst sınıf Avrupalı fahişelerle anılan bir karaktere dönüşür.

On sekizinci yüzyılın ortasına gelindiğinde Türk çılgınlığı ‘’turquerie’’ Avrupa’da iyice moda haline gelmiş, Türk müziği, kıyafetleri, tütünü, şekeri aristokrat salonların ve opera, bale, tiyatro sahnelerinin ayrılmaz parçası olmuştu. Bu yüzyılın sonunda Roxolana tamamen temize çıkmış, Aydınlanma Çağı’na özgü kişisel özgürlük ve eşitlik fikirleriyle Kanuni Sultan Süleyman’ın aklını çelmiş, cinsiyet eşitliği fikrini ona kabul ettirmiş bir karakter olarak uzun süre Fransız kadın oyuncular arasında popüler bir rol olmuştu. Joseph Haydn ve Beethoven bile bu portreyi kullandılar.



Heykelin kaidesindeki bronz kuşlar da eve sembolik dönüşü simgeliyordu.

On dokuzuncu yüzyılın ileri dönemlerinde egzotik bir öteki oldu, Avrupa’da da Hurrem adı ile anılmaya başlandı. Zeki, özgür ruhlu, akıllı bir Avrupalı ‘’ Roxolana’’, yirminci yüzyıldaki anlatılarda cazibeli bir Doğu Avrupalı ya da Asyalı bir güzel olarak romantikleştirilmişti.

Modern çağın başında Sultan ile yapmayı başardığı evlilik, kadın zekasının ve cazibesinin zaferi olarak algılanıyordu. Birçok Avrupalı yazar Roxolana’nın kendi ulusundan (Fransız, İtalyan, Leh...) olduğunu iddia etmişti.

1991’de kurulan ve çokuluslu toplumunu etnik temelde sağlamlaştırmak isteyen bağımsız devlette, Ukraynalılar için bir kahraman, Türklere ve Tatarlara karşı Ukrayna halkının koruyucusu, ulusu ve Ortodoks inancı için fedakarlığın ve sadakatin örneği  oldu. Esir alınan yurttaşlarına yardımcı olan Ukraynalı bir esir kadın hakkındaki destanın kahramanı Roxolana olarak gösterildi. Destandaki basit köle kadının hikayesi elit bir köle kadının gerçek hayat hikayesi olarak takdim edildi. Bu epik şiirdeki bir köle kadın ve Kazaklar arasındaki yardımlaşma örneği Ukraynalıların uyanan ulusal bilinci için kullanıldı, tarihi bir gerçek olarak kabul gördü. Sultan Süleyman’ın ve Hurrem’in oğlu II. Selim’in Litvanyalılara karşı sefere çıkmayışı ona atfedildi. Lehistan kralına yazdığı mektuplar ulusunu korumak istemesinin kanıtı sayıldı. Roxolana, büyüleyici hikayesi ile 26 bölümlük bir TV dizisiyle de Ukrayna ulusal kahramanları arasındaki yerini sağlamlaştırdı.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder